SAYILARIN GİZEMİ SERİSİ-V

Photo by Daniel Gregoire

ORTAÇAG VE BAROK SAYI SEMBOLİZMİ

Ortaçağ Hıristiyanlığı, gnostik tarikatlar arasında sürdürülmüş olan aynı geleneği paylaşmıştır. Sevillalı lsidore’un miladi 600 civarında yazdığı gibi:

“Tolle numerum omribus rebus et omnia pereunt”
(Bütün her şeyden sayılarını alın, hepsi nasıl da mahvolacak).

Astrolojik fikirlerle birleştirilmiş sayı sembolizmi ortaçağ düşüncesine damgasını vurmuştu ve Kilise bunu bol bol kullanıyordu. Heinz Meyer’in gözlemlediği gibi,

“İncil her şeyin ölçek ve sayı ve ağırlıkla düzenlendiğini söylemez mi’ (Bilgelik 11:21) Evrendeki hiçbir şey
düzensiz olamaz ve böylece, Augustine’in söylediği gibi, sayılar ilahi bilgeliğin formu, insan ruhunun tanıyabileceği şekilde dünyada varoluşudur.”

Sayıları esas alan alegoriler aracılığıyla yapılan İncil yorumları en azından on dokuzuncu yüzyıla kadar mevcudiyetlerini korumuşlardır.

Aritmoloji denen bilim, bir tür güç felsefesi ve belli tam sayıların erdemleri olarak bizim dönemimizin ilk yüzyılında geliştirilmiştir. Matematiksel yapıtlar arasında, Boethius tarafından popülarize edilen Gerasalı Nicomachus’un (yk MÖ 100) lntroductio arithmetica (Aritmetiğe Giriş) Orta Çağ’da büyük etki yaptı.

Aritmetik’e Giriş’in Arapça el yazması

Aritmetiğe Giriş , aritmetik üzerine küçük bir çalışmadır. Bir Anti-Pisagorcu olarak Nicomachus, sayıların matematiksel özelliklerinden çok mistik özellikleriyle daha çok ilgileniyordu. Henrietta O. Midonick’e (1965) göre, ‘ilahi sayı’ olarak gördüğü tamamen kavramsal maddi olmayan sayı ile maddi şeyleri ölçen sayılar olan ‘bilimsel’ sayı arasında ayrım yapmaktadır. Yoğun bir şekilde sayılar üzerine, özellikle asal sayıların ve mükemmel sayıların önemi üzerine yazmış ve aritmetiğin ontolojik olarak diğer matematiksel bilimlerinden (müzik, geometri ve astronomi) önce olduğunu ve bunun nedenini tartışmıştır. Boethius’un De Institute arithmetica adlı eseri büyük ölçüde bu eserin Latince tercümesidir. Bununla birlikte, Aritmetiğe Giriş’te, Nicomachus’un genel olarak bu tür kanıtlara sahip olmadığı için sonuçlarının ispatını vermemeyi seçtiğini gösteren oldukça basit hatalar vardır. Sonuçların çoğu, geometrik bir formülasyonda olmasına rağmen, Öklid’deki ispatlarla ortaya çıktıklarından beri Nicomachus tarafından doğru olarak biliniyordu. Bazen Nicomachus, basitçe yanlış olan bir sonucu belirtir ve ardından bunu, sonuçta açıklanan özelliklere sahip olan bir örnekle gösterir. Buradan, bazı sonuçların yalnızca sayısal örneklerin kanıtlarına dayalı tahminler olduğu sonucuna varabiliriz.

Bu yararlı girişin yanı sıra yazar ayrıca bir de, maalesef günümüze yalnızca kimi parçaları ulaşan, sayı teolojisi düzenlemiştir.

Başka önemli bir ortaçağ metni de, özellikle astrolojiyi ele alan, Firmicus Matemus’un (yk. 346) Mathesis’idir. Beşinci yüzyılda yaşamış olan Kartacalı Martianus Capella’nın etkisi daha da büyük olmuştur. De nuptiis philologiae et Mercurii (Filoloji ve Merkür’ün Evliliğine Dair) adlı eserinde, gelini 7 güzel sanatı sembolize eden 7 nedimeyle sarmıştı ve yedinci kitap “Arithmetica” (büyük ölçüde Nicomachus’a dayanmaktaydı) ilk on tamsayının nasıl Yunan tanrılarıyla bağlantılı olduğunu göstermekteydi. Capella, 1 ile, yani Jüpiter’e karşılık gelen monad ile başlıyor ve Juno’nun 2′ sinden (dişil, ayrılma ve bir araya gelmenin sayısı) iki başlı tanrı Janus’un 10’una kadar devam ediyordu. Diğer belli başlı ortaçağ sayı gizemciliği kitapları arasında şunlar vardı: Hrabanus Maurus’un De Numero’su (Sayıya Dair) ve Sevillalı lsidore’nin Liber Numeronım qui in sanctis scripturis occurent (Kitab-ı Mukaddes’te Geçen Sayılar Kitabı).

Ortaçağ bilginleri sayıların aşırı önemli ve etkili olduklarına öyle inanmışlardı ki, yazılarını anlamlı sayı kombinasyonlarında düzenlemeye çabalıyorlardı. Augustine’in Tann Devleti bu eğilime çok iyi bir örnektir. Kitabın 22 bölümü İbrani alfabesinin 22 harfine karşılık gelir ve Yasa’nın “yapmayacaksın … “ın on katli bir ifadesi olarak 2 defa
5 çürütmeye bölünür ve hem 12 havariye hem de 4 incil’de ifade edilen Teslis’e (3×4 = 12) karşılık olarak 3 defa 4 pozitif öğretime bölünür. Bunun daha da ince örneği, Teslis’in 3’ünü esas alan Dante’nin İlahi Komedya’sında incelikle işlenmiş olan sayı sembolizmidir.

İlahi Komedya, her biri 33 kanto içeren 3 bölümden oluşur; giriş kantosuyla “mükemmel” sayı 100’e ulaşır.

Benzer anlamlı bölünme, en iyi örneğin el-Gazzali’nin 40 bölümlü Din Bilimlerinin Canlandırılması olan ortaçağ Müslüman teolojik eserleri arasında da bulunur. Kırk hazırlanış sayısıdır ve bu yapıtta kullanılması okuyucunun Yasa’nın yapıtları ve gizemci sevgi edimleri aracılığıyla, ölüm anında Rabb’le buluşmaya adanmış olan son bölüme
ulaşmasını sağlar. Ortadaki yirminci bölümün İslamdaki temel şahsiyette, Hz. Muhammed’e adanmış olması önemlidir.

Gazzali’nin Hıristiyan dünyasındaki çağdaşı Victor Hugo ve çevresidir. Kitab-ı Mukaddes’in sayı gizemciliği aracılığıyla farklı yollarla anlaşılabileceğinden bahseden Hugo sayıların önemini anlamanın 9 farklı yolu olduğunu iddia eder. İlk yol sıralama düzenidir:

Örneğin 1 Birlik’le bağlantılıdır ve ilk sayıdır, bütün her şeyin ilkesidir. Sırasıyla bileşimlerine göz atabiliriz. Örneğin 2 bölünebilir ve fani olana işaret eder. Bir diğer anlam genişleme boyunca keşfedilebilir: 7, 6’yı izler, bu da çalışmadan sonra dinlenme demektir. Sayıların ayrıca eğilimlerine uygun anlamları da vardır: 10 tek boyutlu olup doğru inanca işaret ederken, 100 enlemesine genişler ve böylece hayırseverliğin bolluğuna işaret eder ve 1000 boylamasına yükselir ve bu haliyle umudun yüksekliğinin ifadesi olarak alınabilir. Sayılar, onlu sistemdeki kullanımlarıyla bağlantılı olarak da ele alınabilirler, bu durumda 10 mükemmellik anlamına gelir. Bir sayının özel anlamını bulmanın başka bir yolu da çarpmadan geçer: 12 evrenseldir, çünkü maddi 4 ile ruhani 3’ün sonucudur. Parçaları da ayrıca ele alınabilir: 6, çok iyi bilindiği gibi mükemmel bir sayıdır çünkü tümlev bileşenlerinin toplamıdır. Bir sayıyı yapan birimlere de bakmak
olanaklıdır. 3, 3 birim içeren Teslis’e işaret eder. Ve en son olarak, 7’nin niçin belli koşullarda 77 olacak şekilde büyüdüğünü anlamak için mübalağa kullanılabilir.

Böylesi tekniklerin neredeyse olası her yorumu kabul edilebilir kılacağı açıktır. Benzer şekilde belli bir sayının onlu sistemdeki konumu da kullanılabilir: Böylece 11, 10’un ilerisinde yer aldığı için pozitif bir güç olarak kabul edilebilir ama çoğu kez, 10’un kapalı sistemini ihlal ettiği için negatif bir sayı olarak görülür.

Yukarıda gördüğümüz savları ileri süren Meyer, çok inandırıcı bir biçimde, sayıları İncil’de özellikle belirtilen hemen hemen her şeyin sembollere dönüştürülmesiyle, ayinlerde kullanımının onlara özel bir değer kazandırdığını göstermiştir. Dini yıl ve kilise ayini, büyük ölçüde alegorik olarak yorumlanan böyle sayıların kullanımıyla oluşmuştur. Mezmurlar’ın sıra sayıları bile sayı bilimsel kurallara göre açıklanmış ve sonra da yorumlarda kullanılmıştır. Başka bir etkinlik alanı da ortaçağın kutsal mimarisiydi; bu mimarinin sayı bilimsel temelleri, hayranlık verici bir matematiksel ve teknik bilgiyle mimar ve duvarcı atölyelerine dek ulaşmıştı.

Son yıllarda ortaçağ edebiyat yapıtlarının sayı bilimsel kurallara uygun yapısı fazlasıyla incelenmiş ve kimi zaman çarpıcı sonuçlara ulaşılmıştır; Meyer’in kitabı bu labirent için en iyi rehberlerdendir.

Ne söylenirse söylensin sayı gizemciliğinin Ortaçağ ve Rönesans Avrupa’sında çok önemli bir rol oynadığı kesindir. Bu, Giorgio’nun sayı bilimi diğer bütün disiplinleri birleştirebilecek bir tür süper-bilim olarak kullandığı Harmonia Mundi (1525) adlı eserinden başlayarak pek çok bilginin on altıncı ve on yedinci yüzyılda bu konuda çalışmasından bellidir. Yaklaşık bir yüzyıl sonra Petrus Bungus, sayı bilimin bilgisi olmaksızın niçin yalnızca 4 öğe veya niçin yalnızca 7 gezegen olduğunu anlamamızın olanaksız olduğunu iddia ettiği dev bir ansiklopedi yazdı: De numerorum mysteriis (1583, 2. baskı, 1618). Bugünlerde Ulrich Ernst’in çok yararlı bir girişiyle yeniden basılan Bungus’un yapıtı, klasik, ortaçağ Avrupası, hatta Arap düşünür ve astronamlardan yapılan zengin alıntılarla sayıların kullanımının muhteşem bir incelemesini gözler önüne sermekteydi. Bungus’a göre sayı gizemciliğinin “başı ve lideri” olan Platon bu yapıtta, bütün Mısır, anlam dolu kadim Doğu, sayı bilimsel bilgi Yunanistan’a varmadan önce Hz. Musa’ca bilindiğinden “Atinalılaştırılmış Musa” olarak işleniyordu. Almanya’da, Agrippa vem Nettesheim’ın De occulta philosophia’sı ( 1533) sayı bilimin gerçek bir özetiydi. Yüzyıl sonra Athanasius Kircher, sayıbilimin en kapsamlı anlatımı denebilecek olan Arithmologia, sive de abditis numerorum mysteria’yı yazdı; 1665’te Roma’da yayımlanan kitap bütün Avrupa’ da çok tanındı.

Arithmologia, sive de abditis numerorum mysteria

Sayı bilimsel ilkelerin kullanımı Orta Çağ’la son bulmadı: Örneğin Gülhaçlar kendi sayı bilimlerini geliştirdiler ve yazıları çok güçlü bir şekilde sayı gizemciliğinin etkisi altındaydı. Rönesans yazarları aynı ilkelerden ilham aldılar. İlk cildi, İsa’nın haça gerildiği yaşa uygun olarak 33 bölüme ve ikinci cildi, On Emir’i ve Kutsal Ruh’un 7 armağanına gönderme yapan 17 bölüme (böylece sorunsuz bir şekilde yuvarlak 50 sayısına ulaşılır) ayrılmış olan Milton’un Doctrina christiana’sını (Hristiyan Öğretisi) anmak yeterlidir. Benzer şekilde, Picodella Mirandola’nın Heptaphis’i her biri 7 bölümlü 7 kitapta, yaradılışın 7 gününün 7 yorumunu verir. Ve john Donne, “Bir Veda: Yasaklanmış Yas” şiirinde kendisini “başladığı yerde biten” bir pergelle karşılaştırdığında, şiirin dairenin 360 derecesine karşılık gelen 36 dizeden oluşmasıyla bu imgenin güzelliği daha da artar.

Böylesi formüllere bilgi oyunları denebilse de, matematiksel olarak düzenli bir dünyada, harmonia mundi’de, inancın, Kepler gibi zeki bir astronomun keşiflerinin bir kısmını, Hartner’ın ifade ettiği gibi, insanlar, yeryüzü ve kozmos arasında bir uyum -sayıların hükmettiği bir uyum- olduğuna duyduğu sarsılmaz güvenle yapmasına yol açtığını da unutmamak gerekir.

Doğaldır ki bu harmonia mundi, Pisagorcu sayı mistisizminin köklerinden biri olan müziksel armonide de ifade edilebilir. En azından üçüncü yüzyıldan itibaren ortaçağ müzik kuramı musica coelestic’i (semavi müzik) biliyordu ve altıncı yüzyılda Cassiodorus, gerçekten Pisagorcu tarzda,

musica est disciplina quae de numeris loquitur.

(müzik sayılarla konuşur)

diye yazıyordu. Böylece, ortaçağ ve hatta daha açık konuşmak gerekirse Rönesans bestecileri, kanon tekniğinde, kullanılan seslerin sayısında ve uzatmada, tanrısal ve gizemli sayılan kullanmaya başladılar. Üçlük akort formunda veya 3 sesli bir korodaki 3 özellikle Teslis’le bağlantılıydı; 7 sayısı, 7 seslilerde olduğu gibi Bakire Meryem’in onuruna yapılan bestelerde çok kullanılırdı. On yedinci ve on sekizinci yüzyılın başlarında çok yaygın olan sayıların böyle alegorik kullanımı, özellikle anlamlı sayılardan sınırlarına dek yararlanmak için farklı olanakları didik didik ettiği geç dönem çalışmalarına “büyük ölçüde müziksel matematik” denen]. S. Bach’ta çok yaygındı. Bunun iyi bir örneği, B Minör Mass’teki Credo’nun yedi katlı yinelenişidir.

İlgili Yazılarımız

Kaynakça

https://tr.wikipedia.org/wiki/Nicomachus

file:///C:/Users/murer/Downloads/Sayilarin_Gizemi_Annemarie_Schimmel_pdf%20(2).pdf

https://stringfixer.com/tr/Introduction_to_Arithmetic

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s