Photo by Celine Ylmz
-Abla ben çıkıyorum.
-Bekle canım bir dakika geliyorum.
Kapının önünde, Mersin’de ablamın evindeyim. Kozan’a gideceğim. Önce dolmuşla çarşıya (1,25). Yeni Karamülsenin oralarda o çok sevdiğim duvarları Müslüm’ün fotoraflarıyla kaplı tantunicide bol yağlı, acılı tantuni, yanında süs biberi, turşu süs biberi ve limon.
Garson çocuk soracak ” Somun mu, açık ekmek mi”
” Somun, bol acılı”
Aynı para. Açık ekmek ufacık birşey. 3 tane yemezsen kesmez.
Tantuni (8TL) bir de şalgam (2TL) .Toplam 10TL
Mersin-Adana Koç minübüsler (8TL). Adana-Kozan (2TL). Rekabet devam ediyor mudur acaba?
Ne güzel oldu. Belediye ile Kozan Birliğin rekabeti 10 lira olacak yer 2 TL.
Neyse, hepsi dahil 22,50 lira. Bende var 25 lira. 2,5 lira artıyor. Adana otogarında simit alırım. Gerçi çok güzel değil ama olsun ritüel. Almak lazım.
-Hazır mı herşeyin Tolgay?
-Hazır abla.
-Şu paketi de anneme ver. Dikkat et kırılır. Fincan takımı. Geçen kahve yaparken bir fincanını kırmış karşı komşunun kızı. Takım bozuldu diyordu Annem. Şunu da al (50 TL)
-Abla valla var param.
-Olsun lazım olur.
Cüzdanın arka bölmesine koyuyorum. Ne olur ne olmaz belki…
-Hadi canım ablam, Çetin abime selam söyle. Haftaya pazar gelirim.
Dolmuştan Mersin Otel’in önünde iniyorum. Önce Adana bileti sonra Doğan Tantuni’de yemek. Arka kapıdan girmek hoşuma gidiyor. Merdiven altına oturuyorum daha serin.
Yaz aylarında Çukurova’da her pozisyon daha serin olsun öncülüne dayanır.
Dükkanın içi mis gibi tantuni kokuyor. Ortası çukur sacın içi ve kenarları et dolu. Usta arada elindeki şişeden yağ koyuyor saca arada su ekliyor. Su eklediğinde ortalığı bir buhar kaplıyor. Bu işin raconu o su koyma kısmı, etin kokusu dükkana ve dışarı yayılıyor. Elindeki somunu etin üzerine yatırıyor ekmeği yağlamak için sonra etten birkaç kaşık somunun içine koyuyor, Üzerine domates ve ince kıyılmış maydanoz ile soğan ekliyor. Soğan ince kıyılmış olmalı eser kıvamda. Garson çocuk siparişleri alıyor, boşları topluyor. Tantunimi söylüyorum bir de acılı şalgam. Bir tantuniden bir biberden ısırık alıyor, şalgamı sonu son lokmama denk gelecek şekilde içiyorum. ”Takviye ister misin abi” diyor garson çocuk. İçimden ah keşke diyerek hesabı istiyorum.

Saat 12:15 sıcak ve nem, sırtım sırılsıklam. İçimin yanması dışarının sıcağını dengeliyor. Hava daha katlanılır ama nem. Umarım arabanın camı açılıyordur. Şu bankadaki klimalardan arabalara da koysalar ya.
Ne güzel bu avlu. Dükkanların arka kapıları avluya açılıyor. 500 metrekare genişliğinde, tablada mallarını satan dayılar. Yaş Antep fıstığı, yeşillikler, meyveler ve Kilis İnciri. Olgunu ne güzel olur. Çekirdekleri çıtır çıtır bir de buzun içine yatırıyorlar. Bici bicicinin yanında piyangocu. Biletler dışında 2,50 liram artıyor. 50 lirayı saymıyorum. O bir aksilik olursa dönüş param. Bu 2,50 lira ile bici bici, Adana’da simit ya da kazı kazan oynamak. Kazı kazanı seçiyorum. Belki hepsini birden yaparım. Kazı kazanları tezgaha dizmiş yaşlı dayı boşalanın yerine yenisini koyuyor. Bana tezgahtakiler hep uyduruk gelir. Sanki çıkmayacakları oraya koyuyormuş da çıkacakları el altından tanıdıklarına veriyormuş gibi. Hadi ordan. Niye versin tanıdığına kendi kazır.
Neyse.
-”Kolay gelsin dayı” deyip tezgahtan birini çekiyorum.
-”Şansın açık olsun yeğenim.”
Aceleye getirmeden sağdan sola doğru sadece yazılar okunacak şekilde kazımaya başlıyorum.
Kazı kazan oyununda 6 farklı sayı vardır. Bunlardan üçü aynı ise o aynı parayı kazanıyorsun.
3 büyük ikramiye var. 1 milyon, 5 milyon, 10 milyon.
Gerçi şuan bana hepsi büyük ikramiye.
Üç tane 2 lira buluyorum. Dayıya uzatıp yerine bir tane daha çekiyorum, tezgahta bana uzak dayıya yakın yerinden.
Sağdan sola doğru kazımaya devam. İşte bu sefer 4 lira. Kazı kazanı dayıya uzatıyorum. Şansımı zorlamayacağım 2 lirayı alıp, 2 liralık daha oynuyorum. Yine dayıya yakın yerden ama bu sefer diğer köşeden çekiyorum. Hadi oğlum bul şunu. Sağdan sola doğru 1.,2.,3… altısını da yavaş yavaş kazıyorum. 1. milyon, 2. milyon, 3. milyon, 4. milyon, 5. milyon, altısı da milyon ama kaç oldukları belli değil. Basit bir hesap yapıyorum.
1-1-5-5-10-10 Sıfır kazanç
1-1-1-5-5-10 1 milyon kazanç
1-1-1-5-10-10 1 milyon kazanç
1-1-5-5-5-10 5 milyon kazanç
1-5-5-5-10-10 5 milyon kazanç
1-5-5-10-10-10 10 milyon kazanç
1-1-5-10-10-10 10 milyon kazanç

7 farklı durumdan 1’i dışında hepsinden gelsin paralar. Ayaklarım yere değmiyor. Her tarafımı bir karıncalanmadır alıyor. İçim ürperiyor. Oldu lan bu iş.
Dur dur bir dakika. Burada olmaz elimden alırlar bu parayı. Sağdaki soldaki adamlar pek tekin tiplere benzemiyor. Elimde kazı kazan minibüse biniyorum. Şoförün yanı boş, oturup zamanın gelmesini bekliyorum. Kazı kazanın arkasını çeviriyorum.
Benim az önce yaptığım hesap suya düştü. Hepi topu birer tane 1 milyon, 5 milyon ve 10 milyon var basılan kazı kazan sayısı tüm çıkacak ikramiyenin en az 10 katı. Kısaca 1-1-5-5-10-10 olma olasılığı diğer 6 durumun çok daha üzerinde. Olasılıkları eş dağılımlı değil. Şimdi bir tercih yapmalıyım. Son binenler de paralarını şoföre uzatıyorlar. Vakit tamam hareket ediyoruz. 14 kişi, üç beşte yoldan keklik toplar. Sen de 20 kişi, 8 liradan 160, 25-30’u mazota gider temiz 130 lira kalır.
-”Günde kaç servis atıyon dayı.”
-”Dört gidiş-geliş. Noldu yiyen servisci mi olacan.”
-”Hepsi dolu oluyor mu?”
-”Olmadı yoldan dolduruyoruz.”
8 tane 130, etti mi sana 1040 lira. Düz 1000 lira günde. 1 milyon için 1000 gün.
Dönüp diğer yolculara bakıyorum. 5’i kadın, 8’i erkek. Kadınları, yanlarındakileri de çık 3 kişi kalıyor bir de şöför 4 kişi. Bakalım hangisi benim adam. Bu arada E5’e çıkıyoruz. Bir sürü ışık. Dur kalk derken Mersin’in dışındayız artık. Gerçi sağlı sollu bir sürü fabrika. Mersin-Tarsus, Tarsus Adana arası birleşti. Bossa-Sasa… bilmem kaç tane SA ile biten fabrikalar.
Arkadan biri ”Bu Sabancılar da olmasa Adana acından ölür.” diyor. Diğeri ” He hep Sabancılar vardı ya. Benim dedem Adana pavyonların da yemeyecekti parayı, arsayı, sen o zaman görecektin. Bu fabrikaların hepsinin ardında FA olurdu.
-”FA ne lan.”
-”Farsağın FA sı.”
-”Dayı şansın nasıldır?”
-”Şansım iyi olsa bu direksiyonun başında işim ne yiğen.”
-”Öyle deme dayı bir memurun 1 ayda aldığını 3 günde alıyon.”
-”Öyle de bir memurun 3 ayda aldığını bir arızaya veriyom ama.”
-”Benim de şansım fena değildir, az önce kazı kazandan 2 tane kazıdım. Biriyle karnımı doyurdum. Aha öbürü de burda, 6’sı da milyon ama dur bakalım kaç milyon çıkacak. 1, 5 ya da 10 milyon.
”Ne milyon mu çıkmış” diyor conolara benzer kadın.
”Yok yok daha çıkmamış ama çıkar herhal” diyor hemen sol çaprazımda oturan ihtiyar.
İyi, işler istediğim kıvama geliyor. Arkada fısır fısır konuşmalar başlıyor. Birkaçı eşine dostuna çıkan paralardan bahsetmeye başlıyor. Para çıkanın iflah olmadığı noktaya gelmeden bu işi bitirmem gerek.
-”Sence çıkar mı dayı? 6’sı dolu biri boş.”
-”Çıkar tabi yiğenim, niye çıkmasın.”
-”600 lira bana yeter dayı. Bir gitar alacağım. Daha fazlasını ne yapayım. 600 lira olaydı iyiydi.
Bir sessizlik.
Gerçi pazarlıkla 500’e de alırım gitarı.
Hadi beyler yutun şu yemi, 500 bana yeter kime ne çıkarsa çıksın. Çıkmama ihtimali daha fazla ama bunu onlar bilmiyor.
Şoför: ”500 değil 1000 de verilir de, o senin şansın be yiğenim.
-”Orası öyle de ne yapacağım ben o kadar parayı bu yaşta.”
-”Anana, babana verin.”
-”Babam kazı kazan oynadığımı duysa öldürür beni.”
-”Parayı görünce bir şey demez.”
-”Babam hacı benim. Haram para der. Bırak parayı, bir temiz döver beni.” Son bir hamle bu da tutmazsa işim zor.
-”Ben 100 lira veririm.”
diyor bıçkın Adanalı olanı belli kumarı seviyor.
-”Yok yiğenim. O senin şansın piyango müdürlüğüne götürürüm seni gerekirse babanla da konuşurum. Hadi kazı da bitsin bu iş. Valla çok meraklandım.”
Ah be dayı bozdun oyunu. Ne yapalım kazımaktan başka şansım kalmıyor. Yoksa şu arkadaki bıçkın olan döver elimden alır kazı kazanı. Dayakta yanımıza kar kalır.
Neyse kazıyorum.
Olasılık gerçek oluyor.
-”Olsun be yiğenim. Canın sağolsun. Bi daha ki sefere.
Bir dahaki sefere….
Çantamdan kitabımı çıkarıyorum.
Fincan Takımını yokluyorum, sağlam…
2 Comments